24 Ağustos 2010 Salı

Bit Palas'tan

Elif Şafak demişken; son okuduğun romanı Bit Palas, en sevdiğim oldu. Elif Şafak kitapları kitabın bütünündeki kurgudan ötürü değil de içinde genel kurgudan bağımsız yazılıvermiş gibi görünen kimi bölümler, o bölümlerde dile gelmiş duygular, işlenmiş yan temalar ile kalıyor bende. Altını çiziveriyorum öyle yerlerin. Altını en fazla çizdiğim kitap sanırım Bit Palas oldu. İşte altını çizili bölümlerden biri.

"İnanç, tıpkı bir tren tarifesi gibi, özünde bir zamanlama meselesidir. Gar duvarındaki dairevi, heybetli, fildişi saat, insan ömrünün çeşitli zamanlarında vurur. Aynı saatlerde kalkar tren. Öğleden önce tek bir sefer vardır, çocuk yaşta bir inancı benimseyenler buna biner. Öğleden sonra bir kez daha kalkar tren; ergenlik döneminin huzursuz yolcularını da alıp götürerek. Sonra ta akşama kadar başka bir sefer olmaz. Akşam geldiğinde, insan ömründe ilk derin pişmanlıkların baş gösterdiği, işlenen cürümlerin telafisinin mümkün olmadığının anlaşıldığı, en kavi yuvaların tepe taplak devrildiği, ilk ciddi sağlık sorunlarının belirdiği saatte, üçüncü kez kalkar tren. Yolcuları nedense hep son dakikada telaşla biner buna. Ve nihayet geceyarısına doğru, kritik ameliyatlardan sonra ya da ölüme ramak kala, peş peşe iki sefer daha vardır. En kalabalık trenler bunlardır. Hiçbir istasyonda durmadan, şefaat ekspresiyle dosdoğru Tanrı’ya giderler. Akşam yolcularının aksine, gece yolcuları, kaçırmamak için trenlerini, ne olur ne olmaz hep önceden alırlar gardaki yerlerini. Ve vakit geceyarısını vurduğunda, çember tamamlanıp akrep ile yelkovan başlangıç noktasına vardıklarında, garın o hıncahınç kalabalığından tek tük inançsız kalmıştır geriye."

1 yorum:

  1. Ben meşhur "aşk" ı okumuştum, şimdi de Pinhan' a niyet ettim. Alıntı güzelmiş.

    YanıtlaSil