

İkincisi bildiğimiz romantik bale müziği de yoktu; bu balenin müziği, "elektronik"ti. Ney, kanun gibi sazların sesleri duyuluyordu, ayrıca bol bol su sesi, martı çığlığı vardı.
Üçüncüsü, Barbaros'un leventlerini sahnede 16. yy.'daki halleriyle izlerken, zaman zaman günümüzün modern insanları olarak Barbaros Bulvarı'nda gezdiklerini görüyoruz arkadaki videodan. Sahnede canlandırılanın herhangi bir kurgusal metin, kişilerin masal kahramanı olmadığını; bizlerin caddelerine yapılarına adını veren, her gün kimbilir kaç İstanbullu'nun farkına bile varmadan önünden geçtiği türbesinde yatan Barbaros Hayrettin Paşa gibi ve bizzat bizler gibi gerçek kişiler olduklarını hatırlatıyordu videolar.
Kendilerine başroller değil, denizkızı, yunus balığı ve kum tanesi olmak düşen kadın dansçıların yerlere kadar uzayan kızıl saçlarını kimi zaman halat, kimi yerde silah olarak kullanmaları çok hoştu; hepsi koreografın isteği üzerine ve Barbaros'un kızıl sakalı hatırına saçlarını kızıla boyatmışlar; erkekler de saçlarını sakallarını bir sene önceden uzatmışlar.
İzlemeye giderken tütülü dansçı kızlar görme beklentisinde olmasam da bu kadar değişik bir gösteri de beklemiyordum. Şaşırdım ama beğenerek izledim. 2 saatin sonunda Barbaros Hayreddin, Bursaspor bayrağı ile selama çıktığında alkışlar daha da yükseldi! Barbaros'a sözüm olsun, bir sonraki yazıda onun hayatını anlatacağım.
İtiraftır: Hiç bir bale gösterisi izlemedim.
YanıtlaSilOkuyalım bakalım Barbaros'u...
-caglar
Bursa Spor bayrağı mı? İşte benim ülkem :)
YanıtlaSil