
Madem "balesi" bile yapılmış; Barbaros Hayreddin hakkında bir kaç satır bilgi olsun bu blogda da.
Dünyaya geldiğinde onun adı ne Barbaros'tu, ne Hayreddin. Limni adasında 1470 yılında doğduğunda bir Türk sipahisi olan babası ile Midillili bir Rum olan annesi ona Hızır adını vermişti. Söylenceye göre bunun nedeni, fırtınalı bir gecede doğması ve ilk ağlaması ile fırtınanın dinmiş olması idi. Haykırışıyla fırtınayı dindiren bebeğe yardıma muhtaçların kurtarıcısı Hızır adının verilmesi en uygunuydu!
Ailenin dört oğlundan üçüncüsüydü. İçlerinde denize merak salan, kızıl sakallı ağabeyi Oruç ile kendisi oldu. Ağabeyi Oruç ve Hızır gençlikerinde birer gemi edinip ticarete başlamışlardı. Bir gün Oruç Reis'in gemisi Rodos şövalyelerinin saldırısına uğrayınca yaşamları değişti.
Uğradıkları saldırıda küçük kardeşleri İlyas öldürülmüş; Oruç Reis tutsak edilmişti. Oruç ve Hızır kardeşler yıllar sonra buluşabildiler. Artık denizlerde ticaret değil, korsanlık yapmaya karar verdiler.
Onları korsanlıkta başarılı kılan en önemli buluşlarından birisi kürek çekme işini zincire vurulmuş çaresiz kölelere yaptırmak yerine ganimetten pay verdikleri gönüllülere yaptırmaktı. Oruç, esir düştüğünde yıllarca forsalık yapmış; yani daracık kokuşmuş bir yere çırılçıplak zincirlenip kürek çekmişti. Mucize eseri kurtuluşundan sonra ne o, ne de ağabeyini hep örnek alan Hızır kimseye zorla kürek çektirmedi, kimseyi zincire bağlamadı.
İki kardeşin hedefi Hristiyan gemileri idi; Venediklilere, İspanyollara saldırıyorlardı. İspanyol Kralının üzerlerine donanma göndermesiyle yapılan savaşta Oruç Reis sol kolunu kaybetti ama korsanlığa aynı hızla devam ettiler. Ağabeyleri İshak da onları katıldı. Endülüs'te İspanyol idaresi altında eziyet çeken Müslümanlar'ı Kuzey Afrika'ya taşıdıklarında İslam dünyasının kahramanı olmuşlardı. Korsanlıkla yetinmediler, karaya çıkmanın vaktiydi; İspanyolların elinden Cezayir'i alıp kendi krallıklarını ilan ettiler.
İspanyollar'ın Cezayir'i geri almak için yaptıkları saldırı sonunda İshak ve Oruç Reis öldü, dört kardeşten yalnız Hızır hayatta kalmıştı. Hızır, ağabeylerinin ölümüne çok yandı. Oruç Reis'in anısını yaşatmak için sakalını kırmızıya boyadı. İtalyanlar ağabeyine kırmızı sakalından ötürü Barba Rossa (Kızıl Sakal) derlerdi, artık bu ünvanı -kumral olmasına rağmen- Hızır taşıyacaktı. Bir süre sonra isminin önüne gelen "Hayreddin" lakabı ise Osmanlı Sultanı Kanuni'nin ona hediyesi oldu.
Hızır Reis, kardeşleri öldükten sonra Cezayir Kralı olmaktan vazgeçmiş, Osmanlı tahtında oturan Yavuz Sultan Selim'e bağlılık bildirmişti; artık o, Osmanlı Devleti'nin Cezayir Beylerbeyiydi. Yavuzdan sonra tahta çıkan Kanuni Sultan Süleyman ise Barbaros'u kaptan-ı derya yaparak dünyanın en büyük donanmanın başına geçirdi; Venedikli komutan Andrea Dora ile savaşa gönderdi. Hızır Reis, Haçlı donanmasını yöneten en büyük rakibi Andrea Dora'yı meşhur Preveze Deniz Savaşı'nda yendi.
12 yıl boyunca kaptan-ı deryalığı sürdüren ve Kanuni'nin isteği üzerine hatıralarını anlatan bir kitap yazan Barbaros'un maceralı hayatı, 1546'da Beşiktaş'taki konağında sona erdi. "Öldüğüm zaman beni deniz sesi duyulabilecek bir yere defnediniz" demişti; Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanına Mimar Sinan'ın inşa ettiği türbeye defnedildi. Türbesinin önünden bugün yayalar farkında olmadan geçiyor olabilir ama Türk Deniz Kuvvetleri ne zaman tatbikata gitse, türbesinin önünden geçerken top atışıyla onu selamlıyor.


