<< Önceki
Beylerbeyi Sarayı’nı gezdikten sonra az ilerisindeki iskelede bir balıkçıda oturup -çocukluğumdan beri Beylerbeyi’ne her gelişte yaptığımız gibi - midye-tava yemek için duruyoruz. Sonra daha önce yapmadığım bir şeyi yapıp, her zaman zarif görüntüsünü dıştan hep çok beğendiğim Beylerbeyi Camii’nin içine giriyoruz.
Camiye içerden de hayran oluyorum. Eşsiz manzaralı, aydınlık, çok güzel bir cami.Biz Beylerbeyi Camii desek de asıl adı Hamid-i Evvel Camii. Adından da anlaşılacağı üzere Osmanlı Sultanlarından I. Abdülhamit yaptırmış. Beylerbeyi Sarayı’ndan 87 yıl önce, Sultan Abdülhamit'in annesi Rabia Sultan anısına yaptırılmış bu güzel cami Beylerbeyi'nde tam denizin üstüne.
Beylerbeyi'nden sonra Üsküdar İskele Meydanı'na dönüp Harem'e doğru ilerliyoruz ve çayımızı deniz kenarında, Kuşkonmaz Camii'nin bitişiğindeki çay bahçesinde çay içerek sonlandırıyoruz. Mimar Sinan eseri olan minik Kuşkonmaz Camii bakımda olduğundan, medrese binasındaki kütüphane pazar tatilinden ötürü kapalı. Ama tam kıyıdaki bu minik caminin hikayesini anlatmadan geçmemek gerek. Bu yapılar topluluğunun asıl adı Şemsi Ahmet Paşa Külliyesi. Paşa, sadrazam Sokullu'nun rakibi. Kendisi devşirme olmayıp soylu bir Türk ailesine (Candaroğulları) mensup olduğundan kendini sadrazamlığa layık görürmüş. Aralarında hep bir çekişme olmuş. Bir gün Sokullu'ya takılmış yaptırdığı külliyeye kuşlar pislediği için....Yıllar sonra dillere destan sarayının yakınında bir külliye yapacağı zaman kendi camisinin kubbesini kuş pisliğinden nasıl koruyacağını düşünmeye başlamış. Mimar Sinan'a kuşların konmadığı bir yer olup olmadığını sormuş. Sahili uzun uzun incelemiş Koca Sinan, kuzey-güney rüzgarlarının kesiştiği yeri ve dalgaların kıyıya çarpmasıyla oluşan titreşimleri tespit etmiş; denize doğru kayma riski büyük olsa da cami oraya inşa edilmiş. Gerçekten de o noktadaki titreşimlerden rahatsız olan kuşlar caminin kubbesine konmuyorlarmış! Bir başka kaynakta ise caminin kubbesindeki kanalların yukarı hava üfleyip ses çıkardığını, kuşların bu sesten ürküp uzak durduklarını okudum. Aslı esası nedir bilemiyorum ama bir başka masalsı açıklama var ki, en hoşuma giden o oldu: Bu caminin yapımı sırasında 90'lı yaşlarında olan ak sakallı Koca Sinan, bizzat inşaatta çalışmış; bu sevimli minik yapı için büyük emek vermişti. Kuşlar, Sinan'ın ilerlemiş yaşındaki büyük gayretine saygılarından konup da pislemezlermiş caminin kubbesini.
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Üsküdar: Beylerbeyi ve Kuşkonmaz Camileri
Etiketler:
beylerbeyi,
hamid-i evvel,
kuşkonmaz,
mimar sinan,
şemsi ahmet paşa,
üsküdar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hep merak etmiştim Kuşkonmaz Camii'ne neden hiç kuş konmadığını da bir türlü aklıma gelip de araştırmamıştım. Bence de en güzel açıklama masalsı olsa da sonuncusu :)
YanıtlaSilEllerinize sağlık bu güzel yazılar için...
Camilerin böyle bir problemi olduğunu bilmiyordum. Heykellere mahsus bir problem olduğunu düşünüyordum. Fakat sanırım küçük camilere özgü bir sorun bu. Yüksek olanların kubbesini nasıl olsa kimse görmüyor ve dert te edinmiyor...
YanıtlaSilÇözüm güzelmiş ama. Yaptırdığı camiye kuşların pislememesi demek bir saygınlık' mış o zaman.
emeğinize sağlık çok faydalı oldu. aynı zaman da çokda duygulandım..
YanıtlaSilThe Wounderful Turks. A GREAT PEOPLE.
YanıtlaSilJFL/Texas
hep merak ettim nasıl kuş gelmez diye en sonunda öğrendim Allah razı olsun yapana da bunu yazanada
YanıtlaSil